Kocaeli’de gençlerle bir ortaya gelen Bilal Erdoğan, “Bu Fatih Altaylı denilen ahlaksız adam askerlerin postallarını yalıyordu. Askerler ‘Kalk’ dediğinde kalkıyordu, ‘Yat’ dediğinde yatıyordu bu adam. Şu an oburu ‘Yat’ dediğinde yatar, ‘Kalk’ dediğinde kalkar lakin gazeteci diye gezip, görüntüleri seyrediliyor. Bunlar 90’ları anlatsın. ‘Askerlerden ödümüz patlıyordu’ desinler. ‘Vesayetin kölesiydik, köpeğiydik’ desinler. Haydi desinler” dedi.
Dünya Etnospor Konfederasyonu Lideri Bilal Erdoğan, AK Parti Genel Merkez İnsan Hakları Başkanlığınca Kocaeli’nin Kartepe ilçesinde düzenlenen “İnsan Hakları Eğitim Kampı”na katılarak, gençlerle sohbet etti.
“TÜRKİYE’DE YURT SORUNU OLDUĞUNA DAİR BİR KAMUOYU OLUŞTURUYORLAR”
Teknoloji ve yapay zeka üzerine açıklamalarda bulunan Erdoğan, “Eskiden bir sürü insan bilgisayar başında oturuyordu. ‘Troller’ diyorduk ancak artık o kadar trol istihdam etmelerine gerek kalmadı. Zira yapay zeka otomatik olarak aşikâr sözler ile profilleri otomatik olarak yapabiliyor. Türkiye içinde bu çalışmaları yapanlar her cenahda vardır ancak kazanan her vakit mecranın sahibi olan oluyor. Steril olan bilgi alma ortamımızda dünyanın gerçekliklerinden kopup, Türkiye’nin realitelerini oluşturmaya çalışıyorlar. Nedir bu? ‘Türkiye’de yurt sorunu var’ diyorlar. Türkiye’de yurt sorunu olduğuna dair bir kamuoyu oluşturuyorlar. Sanırsın ki dünyanın gelişmiş ülkelerinde bu meseleler çözülmüş, Türkiye’de bu türlü bir sorun varmış. Biraz daha araştırıp, sayılara baksanız Türkiye’deki devlet tarafından sağlanan yurt imkanının dünyanın hiçbirinde olmadığını görürsünüz” dedi.
“AMERİKA, TOPLUMSAL DEVLET ANLAYIŞININ OLMADIĞI BİR ÜLKE”
Bilal Erdoğan, 10 yıl Amerika’da, 5 yıl da İtalya’da yaşadığını söyleyerek, “Başka ülkeleri bilme fırsatım oldu, zira öbür üniversiteler ile iş birlikleri yapıyoruz. Yemek dahil aylık yurt fiyatı 855 lira. Yemek de dahil. Bizde üniversitemizde yemek ihalesi yapıyoruz. En düşük fiyatla yapmaya çalışıyoruz. Bir öğün yemek için 160 liraya teklif almışız, duyanlar ‘Çok iyi’ dedi. Bir yemek 160 olduğunda 30 gün birer gün yeseniz 4 bin 800 lira. Kahvaltı yok. Bunun üzerine kahvaltıyı koy 5-6 bin lira olur. Devlet 855 lira aylık yurt hizmeti sunuyor, yemek dahil. Amerika, toplumsal devlet anlayışının olmadığı bir ülke. Amerika’da bu türlü bir şey yok. Amerika’da devlet öğrencilere kredi imkanı veriyor. Bizde burs var, kredi var” diye konuştu.
“BİR KAHREDİCİ OLAY YAŞANIYOR, BİR AY KAMUOYU MEŞGUL EDİLİYOR”
Dünya Etnospor Konfederasyonu Başkanı Bilal Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Kampta öğrendiğiniz birçok mevzu aslında birçok insanın bilmediği, çok yeterli reklamı yapılmayan, engellilere tanınan haklar, hastanın yurt dışından uçakla getirilmesi, sıhhat bölümünde, toplumsal devlet anlayışının gereği olan annesi babası olmayan çocuklara sağlanan imkanlar vs. Bu çocuklar istismara uğramasın diye büyük bir zımnilik içinde yürütülüyor. Bir kahredici olay yaşanıyor, bir ay kamuoyu meşgul ediliyor. Bu problem yalnızca iktidarı vurmak için, ülkede inanç temelini sarsmak, insanların huzursuzluğuna, anksiyetisine hizmet etmek için yapılıyor. ‘Bu ülkede çocuklar öldürülüyor, insanlara tecavüz ediliyor’ üzere bir kamuoyu oluşturulmaya çalışılıyor. Bu ülkeye düşman bir alternatif gerçeklik.”
“TÜRKİYE’DE MEDYANIN, MUHALEFETİN POMPALADIĞI ŞEY GÜVENSİZLİK”
“Çok sorumsuz bir medyamız var” diyen Bilal Erdoğan, Kore dizilerinden örnekler vererek, “Kore dizileri çalışkanlığı, aile kıymetlerini, büyüklere hürmet duymayı özendirerek aktarıyor. Bizim dizilerimiz ne aktarıyor izleyiciye? Ahlaksızlık, entrika, büyüğe hürmet yok, aldatma, kolay yoldan varlıklı olma. Bu türlü bir şey olabilir mi? Bunu nasıl kabul ediyoruz? Bununla nasıl çaba edilir? Devlet bir şeyler yapmaya çalışınca sansürcü oluyor. Amerika Tiktok’u yasakladığında sansürcü olmuyor lakin Türkiye’de devlet dizilerle ilgili müdahale bulunduğunda, ‘dinci, yobaz, sansürcü’ oluyor. Bizim televizyonlarımızı, haber kanalını açın. Haber seyretmiyorum, TV seyretmiyorum zira yararı yok. Kim kimi kesti, kim kimi soydu, otomobil nereye tosladı üzere haberler. Var mı kimseye bir yararı? Bir çocuğun hasbelkader TV ekranında olup istismar haberini seyrettiğini düşünün. Bu olağan bir şey mi? Bunlar asıl problemlerimiz. Bunlar ulusal güvenlik sorunu. Bir toplumun tabanına kibrit suyu döken, bütün sağlıklı temellerini dinamitleyen bunlar. Şu anda Türkiye’de medyanın pompaladığı şey güvensizlik, muhalefetin pompaladığı şey güvensizlik. ‘Bitmişiz batmışız, şöyle kötüyüz, bu türlü kötüyüz. Bizde her şey berbat, diğer yerlerde iyi’ hakikat mu, değil” şeklinde konuştu.
“EYT BÜYÜK BİR FELAKETTİ”
Bilal Erdoğan, Emeklilikte Yaşa Takılanlar (EYT) düzenlemesiyle ilgili de açıklama yaparak, “EYT’de bu türlü yaptılar. EYT’nin propagandasını yapanlar gençlere, ‘EYT çıksın, bir sürü insan emekli olacak. Onların boşalttığı iş alanlarına gençler girecek’ dedi. Oldu mu o denli bir şey? Kandırdılar mı gençleri? Kandırdılar. Gençler EYT’ye karşı bir kamuoyu oluşturmadı. Şu anda toplumsal medyada atanamayanlarla ilgili şeyleri düşünün. ‘Gençler EYT karşı’ diye bir hashtag gördünüz mü? Gençler bunu ıskaladı, gençler burada aldatıldı. Ben de EYT’ye hak kazandım bu ortada, karşı olmama karşın. 42-45 yaşındakiler emekli oldu. Kim ödeyecek onların maaşını? Siz ödeyeceksiniz. Çalıştığınız müddet boyunca erken emeklilerin maaşını ödeyeceksiniz. Kandırıldık mı? Kandırıldık. EYT büyük bir felaketti. Bu kirli muhalefet anlayışıyla, siyasetin popülizme zorlanmasıyla bunlar mümkün hale geldi. EYT berbatsa, yanlışsa yanlış olduğunu söyleyebilen bir jenerasyon olması lazım. O 43 yaşındaki emekli ölene kadar o maaşı alacak. Daha güzel bir şey düşünelim, yerine alternatif önerelim” sözlerini kullandı.
“ÇALIŞMADAN EKMEK ELDEN, SU GÖLDEN YAŞAMAK EN HOŞ HAYAT MIDIR SANKİ?”
“Neden daha çok çalışmak yerine de daha az çalışmayı özendirici buluyoruz?” diyen Erdoğan, “Çalışmadan ekmek elden, su gölden yaşamak en hoş hayat mıdır sanki? Bunu bir sorgulayın. Boşa geçen hayat değil, yararlı olan hayat. Çalışılan, üretilen, etrafımıza, ülkemize bir şeyler katılan hayat yaşamak lazım. İnsanın kendini bedelli hissetmesini sağlayan şeyler budur. Dünyanın en zenginleri de eninde sonuna duvara tosluyor. ‘Ben hayatımı neyin peşine harcadım’ diyor. Bunlar gerçek. Ya sapıtıyorlar ya da hayatlarının anlamsızlığı içinde buhrana giriyorlar” dedi.
“ŞU AŞAĞIDAKİ ORMAN BİLAL ERDOĞAN’INMIŞ”
Bilal Erdoğan, konuşmasının akabinde gençlerin sorularını yanıtladı.
“Dünya önderinin oğlu olmak nasıl bir his?” sorusunu Erdoğan, şu formda yanıtladı:
“Zorlukları var. Elbette ki yaşayarak görüyorsunuz. Mesela dünyanın birtakım ülkelerinde güçlü başkanların aileleri önemli ekonomik nüfus sahibi olurlar, orada bu olağan kabul edilebilir diyelim ki. Bizde de şöyle bir şey var. Beşerler otomatik olarak inanıyor bir şey duyduğunda. ‘Şu aşağıdaki orman Bilal Erdoğan’ınmış.’ Bu türlü bir şey duysanız inanır mısınız? En büyük zorluğu bu arkadaşlar. Ben bununla yaşamaya nasıl alıştım pekala? ‘Kişi kişiyi kendi üzere bilirmiş’ demiş büyükler. İnanan arkadaşlar, ‘Ben olsaydım benim olurdu. Ben Tayyip Erdoğan’ın oğlu olsaydım orası benim olurdu’ üzere düşünüyor olabilir. En büyük zorluğu bence bu. Öbür taraftan diğer bir zorluğu da şu; size burada anlatıyorum, kendimce derdim var, yansıtmaya çalışıyorum lakin içinizden 1-2 şahsa hakikat motivasyon yapabilsem kendimi memnun hissederim. Türkiye’de lafımın etkisi kısıtlı. ‘Bilal Erdoğan bir şey dediğinde bunu söylemesinin bir siyasi tarafı vardır’ diye düşünülüyor.”
“TÜRKİYE’DEKİ MÜLTECİLERİN KABAHAT ORANLARI, HATA ÇEŞİTLERİ PRESTİJİYLE KENDİ VATANDAŞIMIZINKİNDEN DAHA DÜŞÜK, DAHA AZ”
Bilal Erdoğan, “Bir ekonomist olarak söylüyorum. Olağanda ülkeler mültecilerden orta vadede ekonomik olarak kazanır. Bunu gerçek yönetirsen kazanırsın. Hakkaniyet hissini zedelemezsin. Ayrıyeten hata ile ilişkilendiriyorlar. Çok büyük bir sorumsuzluk ve ahlaksızlık. Katiyetle Türkiye’deki mültecilerin cürüm oranları, cürüm çeşitleri prestijiyle kendi vatandaşımızınkinden daha düşük, daha az. Bir mülteci hata işlemeye nasıl cüret etsin? Çabucak deport edilir, ülkesine gönderilir. Bütün dünyada böyledir. Kayıtsız beşerler kabahat işlememeye, polisin radarına takılmamaya çalışır zira takılırsa geri gönderileceğini lakin ısrarla ‘Bir yerden bir şey bulalım da bir yerleri karıştıralım. Milleti birbirlerine kırdıralım, bunların gitmesini, dışarıdakilerin gelmemelerini sağlayalım’ diye çalışan ahlaksız bir güruh var. Ülkeye ziyan verme değerini biçin bunu yapıyorlar. Siyaset için yapıyorlar, yüzde 1 oylarını 2 yapmak için yapıyorlar” dedi.
“ASKERLERİN POSTALLARINI YALIYORDU”
Fatih Altaylı’yı da eleştiren Erdoğan, “‘Ak Parti’den evvel Türkiye daha huzurluydu, müreffehti, daha adildi, daha böyleydi, daha şöyleydi. 20 yıldır mahvolduk’ deniliyor. Dünya tarihinin görmediği bir ihanettir bu. Bu türlü bir vicdansızlık olamaz. Arkadaşlar, bu Fatih Altaylı denilen ahlaksız adam askerlerin postallarını yalıyordu. Askerler ‘Kalk’ dediğinde kalkıyordu, ‘Yat’ dediğinde yatıyordu bu adam. Şuan oburu ‘Yat’ dediğinde yatar, ‘Kalk’ dediğinde kalkar ancak gazeteci diye gezip, görüntüleri seyrediliyor. Bunlar 90’ları anlatsın. ‘Askerlerden ödümüz patlıyordu’ desinler. ‘Biz vesayetin kölesiydik, köpeğiydik’ desinler. Haydi desinler. Türkiye hiç olmadığı kadar özgür arkadaşlar. Türkiye hiç olmadığı kadar güçlü, kendi kararlarını veren ülke. Dünya çapında tez sahibi ülke” dedi.
“BU DA BENİM İÇİMDE YARAM”
Erdoğan, kelamlarını şöyle noktaladı:
“Bu da benim içimde yaram. Bu adamların hala izlendiğini görmek, utanmadan, arlanmadan bizim başörtülü kızlarımıza ‘hayat kadını’ küfrünü yakıştırmasını yapan adam. Bu Türkiye’nin çok uygar geçinen liberalleri, Türkiye’deki Müslümanların hakları kelam konusu olana kadar Tayyip Erdoğan’a takviye verdiler. Ne vakit ki başörtüsü, imam hatip konusu oldu ayrıldılar. ‘AK Parti diktatörlüğe girdi’ oldu. İşinize gelince hak hukuk, işinize gelmeyince dindar, mazlum insanların hakkına gelince ‘Biz orda yokuz.’ İstisnalar var, onları başka tutuyorum. Liberallerin vicdanlı istisna olanları var ancak Türkiye’deki liberaller, Müslümanları hak çabalarında yalnız bırakmıştır. Türkiye’deki bütün kısımların hak uğraşlarını yeniden Tayyip Erdoğan tek başına vermiştir.”